ÖĞRETMENİM BENİ FARK ET!!

Posted on Updated on

“Her şey ben ilkokula yazıldıktan sonra başladı. Bir akşam evde ders çalışırken annemin bana tuhaf baktığını fark ettim. Yazdıklarımı dikkatle inceledikten sonra mırıldandı. Az sonra elinde düz beyaz bir kağıtla çıkageldi.

“Bir ağaç çiz” dedi, bana.

Çizdim. Önce köklerini, sonra aşağıdan yukarıya doğru gövdesini ve daha sonra dallarını ve yapraklarını… ben çizerken annem “Allah Allah” diye söyleniyordu. Sonra kendisi bir tane çizdi. Önce kalın bir gövde, sonra dallar ve yapraklar, en son kökler… Ne fark eder ki?..

Sonra yazı yazdırdı. Yazdım. Hemen yanına kendisi yazdı. Baktım B’leri, D’leri, N’leri benimkilere benzemiyor. Onunkiler ters.

Sabah ayakkabılarımı bağlarken (ben hala bağlayamıyordum)

– “Öğretmenin bu yazdıklarına bir şey demiyor mu? diye sordu. Zaman zaman bana kızdığını söyledim. Tahta da yazılanları deftere geçirirken zorlandığımı, gecikince de “Tembel” diye fırça yediğimi anlattım.

“Niye zorlanıyorsun?” diye sordu annem.

“Çünkü tahta da yazılanlar da senin gibi…” dedim. “Ters aynı…”

Öyleydi gerçekten de, benim “ev” diye yazdığımı sınıftakiler “ve” diye okuyorlardı. N’leri, P’leri, K’ları ters yazıyorlardı. Herkesin sağ bildiği benim solumdu.Tahtadakileri defterime geçirirken düzeltmeye çalışıyordum. O yüzden gecikiyordum.

O gün öğleden sonra annem okula geldi. Öğretmenle bir şeyler konuştu. Ertesi günde kapısında “Davranış Bilimleri Enstitüsü” yazan bir yere götürdü.

“Bak bu abla doktor. Seninle biraz konuşacak” dedi. Güler yüzlü bir abla adını söyleyip tokalaşmak için elini uzattı. Uzattığı eli tersti. Tokalaşamadık. Sonra o da bir şeyler yazıp çizmemi istedi. Bunun çocuklarda çok sık rastlanan bir sorun olduğunu söyledi. O sözcüğü ilk kez orada duydum…. DİSLEKSİ….

Doktor dönüp arkasındaki dosyalardan bir kağıt çıkardı.

– “Bu çizimler ve yanındaki notlar Leonardo da Vinci’ye ait” dedi. Yazılar bana çok tanıdık geldi. Benim gibi düz yazan birini bulmuştum işte.Sonra masanın üstündeki aynayı elindeki kağıda tutup bize gösterdi.Annem hayretler içinde kaldı.Notlar onların diline tercüme edilmişti sanki. Ayna bir şifre çözücü gibi düzeltmişti yazıları… doktor abla bunun bir hastalık değil, bazı çocuklar da rastlanan türden bir bozukluk olduğunu anlattı uzun uzun. Disleksilerin bazı harfleri ve sayıları ters yazdıklarını, ancak bunun bir zeka eksikliğinden kaynaklanmadığını, hatta tersine, disleksil çocukların çoğunda üstün zeka saptandığını söyledi.

Edison’un, John Lennon’ın, Michelangelo’nun, Steven Spielberg’in, Prens Charles’ın, J.F. Kennedy’nin disleksil olduklarından söz etti. Yine bir disleksil olan Einstein’ın okumayı 9 yaşında söktüğünü ve normal okulda başarılı olamayınca da babası tarafından askeri okula yazdırıldığını anlattı.

– “ Bu saydığım isimlerin hepsi birer dahi idi. Bize göre ters yazmalarına itiraz edilmediği, tersine hoşgörü ile bakıldığı için dehalarını kanıtlayabildiler.” dedi. Çıktığımızda hastalığımı sevmeye başlamıştım. Yanılmamıştım işte. Ben değildim ters yazan onlardı…. farklılığımdan utanmamaya başladım. Ertesi gün okula cebimde bir ayna ile gittim. Ayna benim tercümanım olmuştu adeta. Yazdıklarımı onların diline çeviriyordu.Onların yazdıklarını da benim için düzeltiyordu.

Ancak o gün resim dersinde koptu kıyamet. Öğretmen hepimizden bayrak çizmemizi istemişti. Bir ay yıldız çizip, boyayacak ve sıramızın üzerine asacaktık.Önce yıldızı çizip, yanına bir hilal kondurdum. Sonra öğretmen tepemde bitti.

“Bu hilal ters” dedi.
“Hayır, düz “ dedim. Kağıdı önümden çekip, sınıfa gösterdi.

“Sizce bu hilal ters mi, düz mü?” diye sordu. Çocuklar hep bir ağızdan “ ters, ters” diye bağırmaya başladılar.Öğretmen  tahtaya kalkıp doğrusunu çizmemi istedi.Kalktım, çizdim. Sınıf katıla katıla gülüyordu. Öğretmen “bak yine ters yazıyor” diye bağırdı. “Sen benimle alay mı ediyorsun? Bu ülkenin bayrağını ters çizemezsin herkes gibi çizeceksin” diye gürledi. Korkarak cebimden aynamı çıkardım. Tahtaya doğru tutup bakmalarını istedim. Aynaya yansıyan görüntü tam onların çizdiği gibiydi. Tersti.Aldırmadılar… hem alay ediyor, hem öfkeyle “Düz çiz… düz çiz” diyordu. Öğretmen, elimi avuçlarının içine aldı ve zorla bana ters bir hilal çizdirdi. Sınıfa döndü “Şimdi düz mü?” diye sordu.Herkes hep bir ağızdan düz dedi.”Haydi şimdi yerine” dedi öğretmen. İşte ben de terstim artık. Sırama doğru yürürken ensemde öğretmenin sinirli ses dalgalarını hissettim. “ Sözümü dinlerseniz, yarın hepiniz birer Leonardo olabilirsiniz” diyordu. Güldüm. Oturduğumda ay, tahtadan ters ters bana bakıyordu.

CAN DÜNDAR

Disleksi ile ilgili bir yazı yazma fikri oluştuğundan beri en güzel ifadeyle anlatılan bu yazı olmazsa olmazdı. Hem disleksi öğrencileri olmuş bir öğretmen olarak hem de disleksi bir evlada  sahip bir anne olarak disleksi ile yaşayan bu çocukların ve ailelerin eğitim sistemi içinde fark edilmediği değer verilmediği ülkemizde işlerinin kolay olmadığı kesin.  Öncelikle bu durumu sıkıcı bir öğretmen ifadesiyle tanımlamak isterim:

Disleksi, ilk kez İngiliz Doktor W.P Morgen tarafından 1896 yılında tanımlanmıştır. Morgen’a göre Disleksi”Doğuştan kelime körlüğüdür.”

Avrupa Disleksi Derneğine göre disleksi tanımı “Disleksi;okuma,heceleme ve yazma becerilerini edinmede nörolojik kökenli bir farklılıktır.”

Disleksi, zeka düzeyi “normal veya normal üstü” olan,”okuma hızı,okuma kalitesi,okumayı öğrenme hızı,okuduğunu anlama- anlatma becerisi” yaşıtlarına ve zekasına kıyasla; beklenenin altında olan okuma bozukluğunun genel adıdır.

Disleksiyi bir video olarak  izlemek isterseniz:

Bu çocuklar için durumu daha iyi kavramak anlamak adına ünlü disleksilerin ağzından okul yaşantıları ile ilgili fikirleri şöyle:

Öğretmenim sersemin teki olduğumu söylüyor, babam da aptal olduğumu düşünüyordu. Bense artık budalanın teki olduğuma karar vermiştim.
Thomas Edison /Bilim Adamı

Öğretmenlerim aklımın yavaş çalıştığını, asosyal olduğumu ve ölene kadar aptal rüyalarımın peşinde sersemce savrulacağımı söylüyorlardı.
Albert Einstein /Bilim Adamı

Okuma güçlüğü çeken bir bilim adamını, bilimsel becerileri olmayan bir okur-yazara tercih etmelisiniz.
Leonardo Da Vinci/Sanatcı-Bilim A.

Okul yıllarında kendimi oldukça bezgin ve cesaretim kırılmış hissederdim. Kendini sınıftan tamamen dışlanmış veya yarışın en sonunda hissetmek berbat bir duyguydu.
Winston Churchill/Devlet adamı

Ailedeki en yavaş kişi olduğumu düşünürdüm. Korkarım oldukça haklıydım ve bu gerçeği kabul etmem gerekiyordu. Yazmak ve hecelemek benim için kabustu. Yazdığım harfler asıllarından çok farklı oluyordu. Okuma ve telaffuzum da felaket derecede kötüydü.
Agahta Christie/Yazar

Dikkatimi toplamak konusunda kendimi eğitmem gerekiyordu. Daha iyisini yapabileceğimi ve aynı zamanda daha iyi okuyabileceğimi herkese göstermekti dileğim.
Tom Cruise/Oyuncu

Okulda hep kötü notlar alırdım, C’ler, D’ler ve F’ler… Sonunda okuldan kaçtım. Öğrendiğim her şeyi dinleyerek aklıma sokmam gerekiyordu. Bu da beni çok zorluyordu. Karneme hep potansiyelimi tam anlamıyla kullanamadığım notu düşülürdü…
Cher/Şarkıcı, Oyuncu

Her ailenin bu durumla barışamadığını bir öğretmen olarakta söylemek isterim, okul içinde fark ettiğimiz bu öğrencilerin aileleri ile görüştüğümüzde daha önceden bu durumu bildiklerini fakat söylemeye çekindiklerini ifade ediyorlar oysaki bu kabul edilmesi zor fakat aşılması için emek gerektiren bir durum en büyük yardımcı ise öğretmen olmalı bu nedenle okul ile iş birliği çok önemli. Öncelikle bir anne ve bir öğretmen olarak tavsiyem öğrencilerinizde veya çocuğunuzdaki  bazı sinyalleri doğru okumalısınız.

Okumayı öğrenirken zorluk yaşama
Okuma hızının beklenenin altında olması
Yazarken harf atlama
–Bozuk yazma
Okurken harf atlama
Okurken kelimeleri değiştirerek okuma
Okumakta zorlanma
–Yazarken zorlanma
Harfleri birbirine karıştırma (b,d,p gibi)
Rakamları ters yazma (3-6-9… gibi)
“6-9″,”3-8″,7-4″ gibi rakamları birbirinden ayırt etmede zorluk yaşama
Okuduğunu anlama ve anlatmada zorlanma
Sıralı ezber gerektiren konuları ezberlemekte güçlük çekme.(Ayların sırası,haftanın günlerini sıralama)
Çarpım tablosunu ezberlerken veya ritmik sayarken zorlanma
Renkleri karıştırma
Sağı solu ayırt etmekte zorlanma
Kendini,bir konu hakkında fikrini iyi ifade etmekte zorlanma
Toplama ve çıkarma işaretini karıştırma
Ayakkabılarını bağlama gibi motor becerilerde zorlanma
Okula gitmek istememe
Yazarken sıra,satır atlama
İmla kurallarını uygun yazmakta zorlanma
Noktalı ve noktasız harfleri yazarken ve okurken birbirne karıştırma

Eğer öğrenci bu türden bazı özellikleri taşıyorsa bireysel bazı uygulamalar yaptırılabilir.

Beklemediği bir anda sağ elini göstermesi söylenebilir.
Okuma yaptırılıp hatalı, vurgusuz ve yavaş okuma durumları gözlemlenebilir.
Bir konu üzerinde müzakere yaptırılıp onun fikirleri olup olmadığı sorulabilir. Farklı cevaplar, fikirler verecektir. (örneğin buzullar eriyor küresel ısınma var ne yapılmalı?)
İp atlama, top yakalama, ıslık çalma gibi bazı psikomotor kavramları gözlemlenebilir.
Alfebe-mevsimler-ayların sıralandırılması istenebilir.
Yön (kuzey-güney gibi) sorulabilir. (yaşı uygunsa)

Öğrencinin yukarıdaki saydığımız davranışlarında problemi varsa uzmanlara yönlendirilip tam bir teşhis yapılmasını sağlayabiliriz. Bunlar kullanılarak dislektik öğrencilere ulaşmak mümkün.

Dikleksi ve Teknoloji

Eğitimde her yerde yanı başımızda olan TEKNOLOJİ bu alanda  henüz emekleme aşamasında. Teknoloji devi olan Apple’ın yaratıcısı Steve Jobs da bir disleksi hastasıdır ve hepsi gibi o da okul için hiç  parlak değildir. Ancak Apple’ın bu özel öğrenciler için birçok uygulaması da mevcut. Benim gibi çaresiz bir anne ve öğretmen olarak internette bulabildiğim yardımcı öğeler arasında Apple’ın özel çocuklar için uygulamaları incelenmeye değer nitelikte. (Bu uygulamaların ne olduğu, nasıl kullanılacağı hakkında yazacağım)

Disleksi İçin Kolaylıkla Uygulanabilen Özel Yazı Font’u

dileksi-fontu

Hollandalı bir firmanın disleksililer için üzerinde çalıştığı proje sonuçlandı. Hazırlanan özel yazı fontunu ücretsiz olarak bilgisayarınıza indirerek kullanabilirsiniz.

Hollanda’da Twente Üniversitesinde yapılan araştırmalara göre, okunabilirliği arttırılan bu yazı tipi kullanıldığında hata oranında ciddi bir azalma olduğu ortaya konuldu. Arial gibi yazı tipleriyle kıyaslandığında Dyslexie açık ara önde duruyor.

Disleksi için uygun oldukça kullanışlı: OpenDyslexic http://www.dafont.com/open-dyslexic.font adresinden dosyayı indirebilirsiniz.İndirdiğiniz dosyayı bilgisayarınızın denetim masasındaki fontların içine atınız. Resimdeki siyah yazı normal (arial) fontla, Alttaki renkli yazı ise OpenDyslexic fontu ile yazılmıştır.

Bu alanda hem öğretmenlerin hem anne babaların bilinçli davranması , neler yapabiliriz ?  diyerek  çözüm odaklı hareket etmeleri çok önemli . Umarım birgün okullarda en anlamsız konularda dahi eğitim verilirken disleksi alanında da uzman kişilerden destek alınarak  daha fazla eğitimler yapılarak  hala bilmeyen öğretmenler olmaz ve umarım bu çocuklar sistem içinde kaybolmaz  ve fark edilerek başarılı olmaları sağlanabilir.

Kaynakça:

Her öğretmenin  izlenmesi gereken filmler arasında olan disleksi bir öğrencinin yaşadıklarını anlatan filmden müthiş bir bölüm için; http://www.youtube.com/watch?v=plOpXIn7h20

Bir başka annenin röportajı , okulda yaşadıkları için ;

http://www.disleksi.info/bir-annenin-kaleminden-ozel-ogrenme-guclugu.html

Uzman Görüşlerini okumak yardım almak için;

http://disleksi.com.tr/

http://www.uzmantv.com/disleksi-nedir

Bazı apple uygulamaları için ;

http://tr.apple.ididactic.com/cuento-sobre-la-dislexia/

Disleksinin çeşitleri ve ayrıntılı makale için :

http://algidanismanlik.com.tr/articles/Ozel_Ogrenme_Guclugu_ve_Disleksi.pdf

Yazar: Didem Akpinar / İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

Kaynak: http://www.egitimdeteknoloji.com/author/didem-akpinar/

TWITTER SINIFTA!

Posted on Updated on

Son zamanlarda insanlara sağladığı olanaklarla zenginleşen sosyal ağların kullanımı her geçen gün artıyor. Sosyal paylaşım sitelerinin kullanıcılarının büyük bir çoğunluğunun öğrenci olduğunu düşündüğümüzde bunu eğitimde öğrenme amaçlı nasıl kullanabiliriz diye düşünmeye başlamıştım ki pinterest sitesinde twitter ve facebook’u sınıf panosu olarak kullanan öğretmenleri gördüm. Öğrenciler o gün derste ne öğrendiklerini, neyi öğrenmekte zorlandıklarını, herhangi bir sorununu (söylemekten çekindiği için yazmayı tercih eden öğrenciler için) rumuz belirleyerek panoya yazabiliyor. Ben bugün sınıfımda bunu uygulamaya başladım Öğrenciler bu fikri duyduklarında çok heyecanlandılar ve yazacak bir sürü şeyimiz var dediler.Bir süre sonra bu fikri, daha çok ölçme aracı olarak kullanmak daha faydalı olacaktır diye düşünüyorum. İlk tweet’i ben attım 🙂

 Adsız

Gönderen Serkan Dg TED Bodrum Koleji Sınıf Öğretmeni

HER ÇOCUK, ÖZELDİR!

Posted on Updated on

Hepimiz farklıyız. İnsan olarak değerli, özel ve tekiz. Bu nedenle okullarda da her çocuğun özel, farklı ve değerli olduğunu kabul eden bir eğitim anlayışı ile çocuklarımıza hitap etmeliyiz. Sınıf seviyesi her ne olursa olsun. Verilen eğitimde çocuk bireysel değerlendirilmelidir. Her çocuk öğrenir. Ama geç, ama erken, ama diğerlerinden FARKLI. Eğitimde biz öğretmenlere düşen görev sabırla ve çocuğa inanarak çalışmalarımızı devam ettirmektir. Kazan- kazan ilişkisi içerisinde öğrencimizi kazanmak için farklı yöntemlere, farklı materyallere, farklı anlatım tarzlarına açık olup cebimizden çocuklarımızın ihtiyacına göre çalışmalarımızı çıkarmalıyız.

Destek öğrencim ile yaşadığım diyalogu sizinle paylaşmak istedim. Okulumda birinci sınıf öğrencileri büyük bir şevk ve azimle sesleri öğrenip, harflerini, kelimeleri yazmaya başladılar. Her çocuk farklı zamanlarda okuyup yazmaya başladı. Bazı öğrencilerimizi ise desteğe alarak öğrenme yolculuklarında onların yanında oluyoruz. Bir öğrencim ile diyalogumuzda öğrenme yolculuğumuz, biraz daha oyun odaklı ve eğlenceli geçiyor. Çalışmalarımız sırasında hem ben öğrencimden bir şeyler öğreniyorum (mesleğim ile ilgili farkındalık geliştiriyorum) hem de öğrencime okuma yazmayı elimden geldiğince öğretmeye çalışıyorum. Seslerimizin ve harflerimizin ilk öğrenme sırası: “E,L,A,T” bunu hepimiz biliyoruz. Öğrencim ile sırayla sesleri oyun yoluyla, hikâyeleştirerek, resimleyerek öğrenme yoluna gittik. Çünkü bizim öğrenme tarzımız böyleymiş. Kimi öğrenci işiterek daha iyi öğreniyor, kimi öğrenci de görsel kanalıyla daha iyi öğreniyor. Çünkü biz, FARKLIYIZ ve ÖZELİZ!

Okumak kadar, yazmak da önemlidir. Öğrencilerin gelişimlerinden biri de kaba motor hareketlerden ince motor hareketlere geçebilmesidir. Yazma becerisi bir ince motor beceridir. Bazı öğrenciler bu gelişimi hızlı yaşarken bazıları yavaş geçebilir. Bu nedenle öğrencilerin çoğunluğunun kılavuz çizgili kâğıda yazı yazarken zorlandığını görürüz. Biz de bunun farkında olarak ilk önce öğrencimle boş bir kâğıda büyük bir “A” harfi yazdık. Bu dersimizde büyük “A” harfinin yazımında çalışacaktık. “A” harfini öğrencime düz bir anlatımla: “A’nın kuyruğundan tutuyorum, yukarıya doğru çıkıyorum, kıvrılıyorum, aşağıya iniyorum, tekrar yarım yukarı çıkıyorum. Harfimin içinde dolaşıp sonra harften çıkıyorum.” şeklinde anlattım. Öğrencime aynı şekilde anlatmaya devam ettim. Baktım, öğrencim anlamakta hala zorlanıyor. Ne yapmalıyım ki, öğrencim daha iyi öğrensin, sorusunu kendime sorarken aklıma hikâyeleştirerek anlatma fikri geldi.

İlk önce bir araba çizdim. “Benim canım çok sıkıldı, ben şuraya bir araba çizmek istiyorum. “ dediğimde gözler hemen açıldı. Arabayı çizdik. “Bu araba bir yere seyahat etmek istiyor, sence nereye seyahat etsin?” diye sorduğumda hemen “Disneyland’a gitsin öğretmenim.” 🙂 “Tamam, Disneyland’a arabamız gidiyor. Yola çıksın o zaman, ama arabam yola çıkarken bir yol izleyecek, bu yol biraz değişik bir yol. Arabam, dağlık bir yoldan gidiyor, dağı tırmanıyor, tırmanıyor, tepeye çıktı. Tepeden aşağıya doğru iniyor. Artık aşağıya indi. Aşağıya indikten sonra yolunu şaşırıyor ve kıvrımlı bir yola giriyor. Artık yolunu bulması gerekiyor ve artık arabamız yolunda…”

“A” harfimizi yazdıktan sonra öğrenci kendisi arabayı hareket ettirerek “A” harfini ve “Ada” ismini yazmıştır.

Gönderen Gizem Tura TED Bodrum Koleji Sınıf Öğretmeni

ÖĞRENMENİN ŞEKLİNİ DEĞİŞTİRİN: GAMIFICATION (OYUNLAŞTIRMA)

Posted on Updated on

Gamification; insanların davranışlarını ve eğilimlerini değiştirmek için oyun mekanizmalarının, aslında oyun olmayan aktivitelere uygulanmasına denir. Bu yöntemin en büyük amacı katılımı ve teşviki artırmaktır.

George Clooney’nin başrolde oynadığı “Up in the Air (Aklı Havada)” filminde; çalıştığı şirket, seyahat bütçesini küçültünce kendini, 5 milyon uçuş mili hedefine ulaşmak için mücadele verirken bulan bir iş adamının hikâyesini izliyorsunuz. İş adamısınız ve hayattaki tek hedefiniz 5 milyon uçuş miline ulaşmak. Ne garip değil mi! Bir çalışanı, kendine böyle bir hedef koymaya yönlendiren ne olabilir ?

Bunun tek cevabı var: Oyunlaştırma (Gamification)

Oyunlaştırma (Gamification) Nedir?

Gamification; insanların davranışlarını ve eğilimlerini değiştirmek için oyun mekanizmalarının, aslında oyun olmayan aktivitelere uygulanmasına denir. Bu yöntemin en büyük amacı katılımı ve teşviki artırmaktır. Bir iş aktivitesine katılımı ya da bir web sitesinin veya servisinin kullanım sıklığını artırmak, kullanıcıları dâhil oldukları platformlarda daha fazla paylaşıma teşvik etmek ya da etkin kullanıcıları tespit etmek için oyunlaştırma yöntemi kullanabilir.

Oyun Mekaniği ve Dinamikleri

Oyun mekanikleri ve dinamikleri her ne kadar aynı terimler gibi algılansalar da aslında birbirlerinden farklıdırlar. Bir etkinliği oyun yapan aktivitelere, davranışlara ve kontrol mekanizmalarına oyun mekanikleri; bu mekaniklerin yarattığı motivasyon ve arzu duygularına da oyun dinamiği denir. Puan, seviye, sanal mal ya da alanlar ve skor tahtaları oyun mekaniklerine örnek olarak gösterilebilir. Oyun dinamiklerine verilebilecek örnekler ise ödül, statü, başarı, kendini ifade etme, rekabet ve fedakârlıktır.

Oyunlaştırma Her Yerde

Bugün sıkça kullandığımız ve duyduğumuz, furya olarak nitelendirebileceğimiz birçok uygulama aslında birer oyunlaştırma uygulaması.

En çok bilinenlerden biri “foursquare”. Kullanıcılarına bulundukları yerden “check-in” (giriş) olma şansı veren bu uygulamada, yapılan “check-in” aktivitesi ile kullanıcılar puan kazanıyorlar ve sıklıkla ziyaret ettikleri ya da zaman geçirdikleri mekânlarda “mayor” (belediye başkanı) statüsüne ulaşabiliyorlar. Birçok kullanıcı bir yerin “mayor’ı” olabilmek adına belki de çok sık gitmediği ya da çok önemsemediği mekânlara sıklıkla giderek statü kazanmak için emek harcıyor ve fedakârlık gösteriyor. Foursquare’in bu özelliğini bugüne kadar en etkili kullanan iş kolu pazarlama oldu. Starbucks, foursquare’de 5 farklı Starbucks kafesinde check-in olan müşterilerine diledikleri bir kahveyi ücretsiz olarak verdi. AFM sinemaları, AFM sinemalarında ilk kez check-in olan müşterilere iki kişilik sinema bileti hediye etti.

Bir diğer örnek de” frequently flyer” (sık uçanlar) programları. Dünyada 120 milyon kişi bu programlara üye olarak puan topladı, seviye atladı ve ödüller kazandı. Üyeler, farklı sınıflardaki uçuşlarına göre mil ya da puan kazanıyorlar. Kazandıkları puanlar ile gümüş, altın ya da platin üye seviyelerine atlayıp bulundukları seviyelere göre farklı avantaj ya da ödüllerden faydalanıyorlar.

Dünyanın en büyük spor ayakkabı üreticilerinden biri olan Nike da oyunlaştırma yöntemini kullanan markalardan biri. Apple işbirliği ile geliştirdiği Nike+ uygulaması ile müşterileri, Nike ayakkabıları ile yapılan spor aktivitelerinde ne kadar kalori harcadıklarını, ne kadar mesafe kaydettiklerini görebiliyorlar. Uygulama içerisinde kullanıcılar kendilerine hedef koyup, hedeflerine ne kadar yaklaştıklarını ya da ne kadarını gerçekleştirebildiklerini takip edebiliyorlar.

Görüldüğü gibi en bilinen örnekler, genellikle pazarlama faaliyetleri içerisinde yer almakta. Çok bilinmese de iş dünyasında da çalışanların motivasyonunu artırmaya yönelik hazırlanmış oyunlaştırma örnekleri var.

Bir firma, çalışanların bilgi ve dosya paylaşımı için kullandıkları iç portalinin kullanım sıklığını artırmak amacıyla portallerine oyun mekaniği ekleyerek portalin kullanılma oranını %10’dan %70’lere çıkarabilme başarısını elde etti. Kullanıcıların her birine sanal bir ofis verildi. Kullanıcılar portal üzerinde yaptıkları aktiviteler sonucu aktivitelerin tiplerine göre belli puanlar kazandılar. Daha sonra yine portal içerisinde bulunan sanal mağazadan, puanları ile ofislerini geliştirecek sanal objeler satın aldılar. Çalışanlar, sanal ofislerini geliştirmek için portali daha aktif ve verimli kullanmaya başladılar ve portal kullanım oranı arttı.

E-öğrenme İçeriklerinde Oyunlaştırma Yöntemi Nasıl Kullanılabilir?

Oyunlaştırma tasarımlarında temel amaç; katılımcıya tasarımcının istediği şeyleri yapması doğrultusunda sanal ya da gerçek ödüller vermek ve bu ödülleri istediği zaman kullanmasını sağlamaktır. E-öğrenme içeriklerinde de belli öğrenme hedefleri gerçekleştirildiğinde, öğrenme hedefinin seviyesine göre katılımcıya bir ödül verilebilir ve bu ödülü istediği zaman kendi yararına kullanılması sağlanabilir. Böylece hem katılımcının içeriğe olan ilgilisi artırılmış hem de her katılımcının hangi öğrenme hedeflerini gerçekleştirebildiği daha takip edilebilir hale gelmiş olur.

Artık e-öğrenme denildiğinde aklımıza sadece animasyon tabanlı içerikler değil bunların yanında e-kitaplar, okuma materyalleri, videolu içerikler, podcastler gibi birçok multimedia aracının bir arada kullanıldığı tasarımlar geliyor. Kurumlar tüm bu içerik araçlarını eğitim yönetim sistemleri üzerinden çalışanlarına sağlayabiliyorlar. Ayrıca eğitim yönetim sistemleri içerisindeki forum, blog, soru-cevap, yorum özellikleri sayesinde çalışanlar sosyal öğrenme ile yetkinliklerini geliştirebiliyor ya da yeni yetkinlikler kazanabiliyorlar. İşte, eğitim yönetim sistemlerindeki tüm bu içerik tipleri ve özellikler oyun mekaniğine oturtulabilir ve çalışanların bu sistemden daha verimli faydalanması sağlanabilir. Örneğin; çalışanlar sistem üzerindeki aktiviteleri sayesinde farklı derecelerde puan kazanabilir, kazandıkları puanlar doğrultusunda statü elde edebilir ve statülerini kullanarak sistemde sahip oldukları erişim hakkını genişletebilirler. Bunun gibi her kurumun kendi hedeflerine uygun, çalışanlarını o hedeflere güdüleyecek oyun dinamikleri düşünülüp bu sistemler üzerine entegre edilebilir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan biri de bu dinamiklerin canlı tutulabilir mekanikler ile desteklenmesidir.

Kurumlar, eğitim ve performans hedefleri doğrultusunda gerçekleştirecekleri oyunlaştırma kurgularında devamlılığı sağlayacak ve tasarımlarını canlı tutacak araçlara ve içeriklere sahip olmalıdırlar. Enocta Eğitim Platformu (EEP), hem formal hem de informal öğrenmeyi destekleyen yapısı ile bu açıdan kullanışlı bir araç. Sahip olduğu özellikler sayesinde, oyunlaştırma kurgularına esneklik sağlayacak mekanikleri tasarlamak oldukça kolay. EEP, sosyal özellikleri içerisindeki puan ve rozet araçları ile kullanıcılarının, sistemdeki içeriklerden nasıl ve ne kadar faydalandıklarını takip edebiliyor ve kullanıcılarına belli statüler atayabiliyor.

Oyunlaştırmaya içerikler açısından baktığımızda da Enocta’nın 10 yıllık tecrübesinin yansımalarını görüyoruz. Bu köklü tecrübenin kattığı yenilikçi bakış açısı doğrultusunda geliştirdiği akıllı içerikler sayesinde, kullanıcıların hangi eğitim hedeflerini gerçekleştirebildiği rahatlıkla takip edilebiliyor. Bu da Enocta’nın içeriklerine, oyunlaştırma kurgularına veri sağlayacak çok önemli bir özellik katıyor.

Kaynak:

http://www.enocta.com/enocta/web/kurumportal/Content/ogrenmenin-seklini-degistirin-gamification/1337/

Gönderen: Serkan Dg TED Bodrum Koleji Sınıf Öğretmeni

“EYVAH OKULLAR AÇILIYOR!” yerine “YAŞASIN OKULLAR AÇILIYOR!”

Posted on Updated on

Tatilim, rahat huzurlu tatilim… İstediğim saatte yatıp, istediğim saatte kalktığım, kafama göre takıldığım, bol bol bilgisayar oyunu oynayıp, arkadaşlarımla takıldığım, sınavsız, öğretmensiz, kitapsız, huzurlu tatilim…


Tatilin sonu yaklaşıp, okula dönüş için geri sayım başladıkça çocukların, hele de ergenlerin iç sesleri, fark etseler de etmeseler de, bu ve benzeri düşüncelere bürünür. Çünkü “işe” koyulma vakti gelmiştir. Kurallarını kendilerinin belirledikleri eğlenceli günlerin bittiği okulun zil sesiyle resmileşecektir. Hele bir de sınav senesiyse, ortaokulu bitirip de yeni bir okulda liseye başlayacaksa, arkadaşlarıyla tatil öncesi sorunlar yaşamışsa, derslerinde başarılı olamayacağını düşünüyorsa, okulda başının belası birileri varsa, görünüşünü beğenmiyorsa, ya aşık olduğu çocuk ona yüz vermezse, sivilceleriyle dalga geçerlerse ya da diş telleriyle… Bu liste uzayıp gidebilir… Okulun açılması çocuğunuz için büyük bir stres kaynağı olabilir. Ne de olsa bir yaş daha büyüdü ve sorumlulukları biraz daha arttı. Bir de ergenliğin kendi sıkıntıları eklenince zor birkaç hafta sizi bekliyor olabilir.

Eğer çocuğunuzun enerjisinde bir azalma olduğunu, asabi davranışlar sergilediğini, arkadaşlarından ya da aileden uzaklaştığını, daha önce çok ilgili olduğu konulara ilgisiz davrandığını kısacası artık “kendi gibi olmadığını” fark ederseniz, çocuğunuz okulun başlamasıyla ilgili sorunlar yaşıyor olabilir. Özellikle ergenler anne-babasıyla konuşmak yerine arkadaşlarıyla konuşmayı tercih ettikleri için iş yine size düşüyor. Tüm iletişim seçeneklerini deneyip çocuğunuzun size açılmasını yine siz sağlayacaksınız. Aman dikkat! Okulun başlamasına yönelik yaşadığı sıkıntılar farklı sorunları da işaret ediyor olabilir. Belki de çocuğunuzun öğrenme güçlüğü var ama henüz tanısı koyulmadı… Kısacası ipuçlarını doğru değerlendirmek ve sorunun temelinde yatan gerçeği bulmak sizin yaklaşımınıza bağlı. Gerekirse profesyonel destek almaktan da kaçınmayın…

Panik yok… Çocuğunuzun o ya da bu nedenle okulun başlaması ile ilgili sorunlar yaşadığını fark ederseniz günlük hayatınızda yapacağınız birkaç küçük değişiklik ile okulun ilk günlerinin daha kolay geçmesini sağlayabilirsiniz.

Yaşasın okullar açılıyor!
Evet… Evde bu havayı estirmelisiniz. Okul sorumluluk demek olsa da eğlenceli tarafları da var, öyle değil mi? O halde eğlenceli taraflara yoğunlaşıp, okula dönüş algısını olumluya çevirmek elinizde. Sizin enerjiniz çocuğunuza da yansıyacaktır. Haydi o zaman! Bir “okula dönüş partisi” düzenlemeye ne dersiniz?

Her şeyin başı uyku!

Uykusuz kaldığımız günler her şeye daha olumsuz baktığımız günler değil midir? Vücudumuz yorgun, beynimiz yorgun… Nesi güzel olabilir ki bu durumun? İşte o yüzden okul açılmadan en az 1 hafta önce geç yatıp, geç kalkmalara son vermek gerekir. Ergenler ile bunu yapmanın zor olduğunu biliyorum. Ama akşamları ekran sürelerini azaltıp, belli bir saatte odalarında sakin vakit geçirmelerini sağlayabilirsiniz. Her çocuğun mutlaka bir ilgi alanı vardır. Kitap okumak, resim çizmek, hayal kurmak, müzik dinlemek… Çocuğunuzun sakin vakit geçirme yöntemini biliyorsunuzdur, onu buna teşvik edin.

Akşam erken yattık, sırada sabah erken kalkmak var. Burada da yaratıcı olmalısınız biraz. Çocuğunuza onun itiraz edemeyeceği bir sorumluluk verip, sabahları erken kalkmasını sağlayabilirsiniz.

Planlayın ve Düzenleyin!
Zaten uyku düzenini oluşturmakla bunun ilk adımını attınız. Sırada fiziki ortamın planlanması var. Çocuğunuz odasında ders çalışıyor ise, bu ortamın da okula hazır olması gerekiyor. Odadaki tatil fazlalıklarının yavaş yavaş dolaplara girme vakti. Şöyle düzenli bir çalışma masası okulun ilk haftalarında en büyük yardımcınız olabilir.

Kurallar yeniden iş başına!
Tatilde evin geçerli kuralları alt üst oldu değil mi? Şimdi onları hatırlamanın, hatırlatmanın ve yeniden uygulamanın tam vakti! Okulun açılmasını beklemeyin. Geç kalırsınız!

Beklentilerinizi belirleyin…
Okullar açılıyor. Çok güzel. İyi de bu yıl nasıl bir yıl olacak ya da olmalı? Çocuğunuzdan beklentileriniz ne? Onun beklentileri nedir? Zayıf olduğu dersi mi düzeltmeli sadece? Tüm derslerinden elde etmesini istediğiniz başarı nedir? Bu beklentiler için neler yapması gerekiyor? Sizin yapmanız gerekenler neler? Bunları çocuğunuzla açık bir şekilde konuşmalısınız. Tabi üzerinde var olan “okul” baskısını arttırmadan, tatlı tatlı… Unutmayın, çocuğunuz kimliğini oturtmaya çalıştığı bir dönemde. Yeterli bağımsızlığı verip onu yönlendirmeniz gerekiyor. Yönetmeniz değil…

Okul malzemelerini, formasını okul açılmadan hazır edin!
İnsanı fikren bir şeye hazırlamanın en kolay ama belki de en etkili yolu… Düşünsenize tatil valizini hazırladığınızda ya da bir toplantıda giyeceğiniz kıyafeti seçtiğinizde kendinizi daha hazır hissetmez misiniz? O halde? Bırakın bilinçaltı da size destek olsun…

Okul sonrası için gerekli ayarlamaları yapın
Çalışmıyorsanız, çocuğunuz eve geldiğinde dinlenebileceği, huzurlu bir ortam olmasına dikkat edin. Mesela temizlik günüyse özellikle onun odası çoktan bitmiş olmalı. Ufak bir sohbetin de ilişkinizi güçlendirip onu rahatlatacağını unutmayın..

Çalışıyorsanız, çocuğunuz okuldan geldiğinde muhtemelen evde olamayacaksınız. Düzenli bir yardımcınız ya da size bu konuda destek veren anneniz/babanız yoksa çocuğunuza kapıyı açacak, atıştırmalık bir şeyler verecek ve ödevlerini yapması konusunda yol gösterecek birisine ihtiyacınız olacak. Aramalara hemen başlamakta fayda var. Eğer çocuğunuz tüm bunları kendisi yapabilecek yaştaysa size düşen sadece gerekli güvenlik tedbirlerini almak. Ve belki en sevdiği tatlıdan bırakmak.

Rahatlayın!
Okul açılmadan önce, çocuğunuzla birlikte şöyle keyifli bir şeyler yapmaya ne dersiniz? Ne isterseniz! Yeter ki birbirinize vakit ayırın, havadan sudan ve okuldan konuşun. Birlikte şöyle bir kafanızı rahatlatın. Özellikle okul döneminde, ne olursa olsun, onun yanında olduğunuzu hissettirin. Çocuğunuz için bundan daha güven verici bir şey olamaz.

Aslında tüm bu gerginlik, stres, ayak direme –eğer kronik bir sorun yoksa- okulun kapısından adım atana kadar, biliyorsunuz değil mi? Birkaç gün sonra yine okul döngüsüne alışacak; arkadaşlarıyla teneffüste koşturmak için zili kollayacak, en sevdiği derslere heyecan içinde girip, sevmediklerinde biraz zorlanacak. İnsan yapısı gereği mevcut durumunu değiştirmeye hep direnç gösterir, rahatını bozmak istemez. Siz çocuğunuzun o adımı atması için gerekli ortamı hazırlayın, sonrasında gerektiğinde destek vermek üzere sadece izleyin.

Çocuğunuzun hayatında güzel izler bırakacak, başarılı ve keyifli bir okul dönemi dileğiyle…

http://www.izkocluk.com/blog/amator_veli_terfi_ediyor__2

Sitesinden alıntıdır.

KAYNAKÇA
http://drmommyonline.com/getting-teens-ready-to-go-back-to-school
http://parentingteens.about.com/od/education/a/back_to_school.htm
http://www.greatschools.org/back-to-school/preparation/71-back-to-school-blues.gs?page=all
http://psychcentral.com/news/2006/08/07/control-back-to-school-anxiety/160.htm